Büyük Taklit Mercii
   Hayat Öyküsü
   Eserleri
   Ahkam ve Fetvalar
   Mesajlar
   Gençler İçin İlmihal
   Resimler
   Soru ve Cevaplar
   Alimlerin Hayat
   Vucuhat hakkında

   E-Mail Listing:


 
Back Index Next

m. 2474- eğer kadın, nikah akdinde kocası, yolculuğa çıkarsa veya meselâ, altı ay onun nafakasını temin etmezse boşama yetkisinin kendinde olacağını şart koşarsa, bu şart bâtıldır. ama erkek yolculuğa çıkarsa veya meselâ altı ay nafakasını vermezse onun tarafından kendi talakı için vekil olacak diye şart koşarsa eğer, erkeğin yolculuğa çıkması veya altı ay nafakasını vermemesi sonucu kadın kendisini boşarsa sahihtir.

m. 2475- deliliği buluğa ermeden ِnce olan delinin babası ve dedesi, eğer maslahat olursa onun karısını boşayabilirler. ama buluğ çağından sonra deli olursa müçtehidin yetkisindedir. ve gerekli ihtiyata gِre müçtehit de onun baba ve dedesinden izin almalıdır.

m. 2476- eğer baba veya dede kendi çocuğu için bir kadını siyga ederlerse, bu sıyganın bir müddeti de çocuk mükellef olduktan sonra olursa, meselâ on dِrt yaşındaki çocuğu için iki yıllığına bir kadını siyga ederse, çocuğun yararına olduğunda o kadının müddetini bağışlayabilirler. ama onun daimî karısını boşayamazlar.

m. 2477- bir kimse, şeriat ta belirtilen alametlerle âdil bildiği iki kişi huzurunda karısını boşarsa, o iki kişiyi âdil bilmeyen başka birisi, ihtiyaten farz olarak o kadını, ne kendisi ve ne de bir başkası için nikah etmemeli. ama onların adaletinde şüphe ederse, o kadim iddeti bittikten sonra, kendisi veya başkası için nikahlayabilir.

m. 2478- eğer bir kimse karısının haberi yokken onu boşarsa, masrafını da kansı olduğu zamanlardaki gibi verirse, mesela, bir yıl sonra "seni bir yıl ضnce boşadım" der ve bunu da sert olarak kanıtlarsa, o müddet içinde kadın için hazırladığı ve kadının sarf etmediği şeyler geri alabilir. ama masraf ettiği şeyleri ondan isteyemez.

gasp hükümleri

gasp, insanın zorla birinin malına veya hakkına el koymasıdır. gasp etmek kıyamet günü insanın çetin azaba maruz kalmasına sebep olan büyük günahlardan biridir. resul-i ekrem sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem'den şِyle rivayet olmuştur: "kim başkasından bir karış yer gasp ederse, kıyamet günü o yeri yedi tabakasıyla bir halka gibi onun boynuna takarlar.

m. 2497- insan; cami, medrese, kِprü ve umum için yapılan diğer yerlerden halkın istifadesini ِnlerse onların hakkını gasp etmiş olur. eğer bir kimse camide kendisi için bir yer tutar, başkası onun oradan istifade etmesini ِnlerse bu da aynıdır.

m. 2480- insanın alacaklıya rehin bıraktığı şey, borcunu ِdemediği zaman ondan alması için onun yanında kalmalıdır. eğer borcunu ِdemeden o şeyi ondan alırsa,onun hakkını gasbetmiş olur

m. 2481- birisinin yanına rehin bırakılan malı başka birisi gasp ederse, hem mal sahibi ve hem de alacaklı olan o malı gasp edenden isteyebilir. eğer o malı gasp edenden alırlarsa, yine rehindir. eğer o şey zayi olmuşsa, onun bedelini alırlarsa bedel olarak alınan mal da o matın kendisi gibi rehindir.

m. 2482- eğer insan, bir şeyi gasp ederse, onu sahibine geri dِndürmelidir. eğer o şeyi zayi ederse onun bedelini sahibine vermelidir.

m. 2483- gasbettiği şeyden bir menfaat ele gelirse, meselâ; gasbettiği koyundan yavrularsa, kuzusu mal sahibinin malıdır yine, meselâ bir evi gasp eden kimse, onda oturmasa bile kirasını vermelidir.

m. 2484- çocuk veya deliden bir şeyi gasp ederse, o şeyi onun velisine vermelidir. eğer zayi olursa, onun bedelini vermelidir; eğer gasbettiği şeyi o çocuk veya delinin kendisine verirse onların elinde zayi olsa zamindir.

m. 2485- iki kişi birlikte bir şeyi gasp ederlerse, her birisi tek başına o şeyi gasb edebilecek durumda olsa da onlardan her biri el koyduğu miktara zamindir. ama onlardan her biri onu kullanabilecek şekilde tamamen ona el koyarsa her ikisinin tümüne zamin olması uzak bir ihtimal değildir.

m. 2486- gasbettiği şeyi başka bir şeyle karıştırırsa, meselâ, gasbettiği buğdayı arpayla karıştırırsa, onları ayırmak mümkünse, zahmetli bile olsa ayırmalı ve sahibine geri vermelidir.

m. 2487- küpe ve benzeri bir şeyi gasb eder ve bozarsa, onu tamir ücretiyle birlikte sahibine geri vermelidir. tamir ücreti, tamir edilmişle tamir edilmemiş arasındaki farktan az olursa, kıymet farkını da vermelidir. ücret vermemek için, onu ضnceki haline getireceğim derse, mal sahibi kabul etmek zorunda değildir. yine mal sahibi de onu, ِnceki gibi yapmaya zorlayamaz.

m. 2488- gasp ettiği şeyi, ِnceki halinden daha iyi olacak şekilde değiştirirse, meselâ gasp ettiği altından küpe yaparsa, bu durumdayken mal sahibi "malı bu şekilde ver" derse o şekilde vermelidir. çektiği zahmetler için ücret alamaz. mal sahibi müsaade etmeden onu eski haline

getirmeye hakkı da yoktur. eğer sahibinin izni olmadan onu eski haline getirirse, onun yapılma parasını da sahibine vermelidir. yapılma ücreti yapılmışıyla yapılmamışı arasındaki farktan daha az olursa kıymet farkını da vermelidir.

m. 2489- gasp ettiği şeyi, ِnceki halinden daha iyi olacak şekilde değiştirirse, mal sahibi de onu ِnceki haline getirmesini isterse, onu ِnceki haline getirmesi farzdır. değiştirme nedeniyle, ِncesine gِre onun kıymetinde bir azalma olursa, onun farkını da sahibine vermelidir. meselâ, gasp ettiği altından küpe yaparsa, sahibi de onu eski haline getirmesini isterse erittikten sonra, onun kıymeti küpe yapılmadan ِnceki kıymetinden az olursa, aradaki kıymet farkı da vermelidir.

m. 2490- gasbettiği bir tarlada ziraat yaparsa veya ağaç dikerse, ziraat, ağaç ve onun meyvesi kendi malıdır. eğer yer sahibi, ziraat ve ağacın yerde kalmasına razı olmazsa, ziraat veya ağaç sahibinin zararına bile olsa, hemen ziraat ve ağacı yerden sِkmelidir.yine ziraat ve ağacın tarlada kaldığı müddet içindeki yerin kirasını da sahibine vermelidir, tarlada meydana gelen bozuklukları düzeltmelidir. meselâ ağaçlan sِktüğü yerde meydana gelen çukurları doldurmalıdır. eğer bunlar vasıtasıyla yerin kıymetinde ِncesine oranla azalma olursa onun farkını da vermelidir. gasp eden, tarla sahibini, yeri kendisine satması veya kiraya vermesi için mecbur edemez tarla sahibi de o yerdeki ziraat veya ağaçlan kendisine satmak için onu mecbur edemez.

m. 2491- tarla sahibi ziraat ve ağaçların kendi tarlasında kalmasına razı olursa, gasp edenin, ziraat ve ağaçlan sِkmesi gerekmez. ama o tarlayı gasbettiği andan,

yer sahibinin fazı olduğu ana kadar geçen müddetin kirasını vermelidir.

m. 2492- gasbettiği şey zayi olursa, zayi olan şey de sığır ve koyun gibi bazı ِzelliklerinden dolayı fertlerinin kıymetleri farklıysa, onun kıymetini ِdemelidir eğer o malın piyasada kıymeti fark etmişse, vermek istediği günün kıymetini vermelidir, ihtiyaten müstehap olarak gasb ettiği günden kıymetini ضdediği güne kadar olan en yüksek kıymeti üzerinden ِdemelidir.

m 2493- gasbettikten sonra zayi olan şey, benzerleri çok olan makine halısı, tabak, kitap ve benzeri gibi şeyler olursa onun benzerini (mislini) vermelidir. ama verdiği şeyin ِzellikleri zayi olan şeyin ِzelliklerinin aynısı olmalıdır.

m. 2494- koyun gibi parçalan fertleri kıymet farkı olan bir şeyi gasb eder ve o şey zayi olursa onun piyasa kıymeti fark etmemişse, ama yanında bulunduğu müddet içerisinde semizleşmîş ve bu durumda zayi olmuşsa, semiz hali üzerinden bedelini ِdemelidir.

m. 2495- gasbettiği bir şeyi, başka birisi de o dan gasb eder ve zayi olursa, mal sahibi o malın bedelini her ikisinden de isteyebilir. ama ikinci gasp, birinci gasba geri verir ve onun elinde zayi olursa, ikinciden bir şey isteyemez.

m. 2496- satılan bir şeyde, satış muamelesi şartlarından birisi olmazsa, meselâ, tartıyla alınıp satılan bir şeyi tartmadan muameleye tabi tutarlarsa muamele bâtıldır. ama satıcı ve alıcı muameleyi dikkate almadan birbirlerinin malında tasarruf etmeye razı olurlarsa sakıncası yoktur. bِyle olmazsa birbirlerinden aldıkları mal gasb edilmiş mal gibidir, ellerindeki malı hemen sahibine geri çevirmeliler. eğer birinin malı diğerinin elinde telef olursa ister

muamelenin bâtıl olduğunu bilsin ister bilmesin bedelini vermelidir.

m. 2497- bir malı gِrmesi veya bir müddet yanında bulundurup beğenirse alması için satıcıdan alırsa, o mal telef olduğu taktirde onun bedelini sahibine vermelidir.

bulunan malin hükümleri

m. 2498- insanın bulduğu bir malda, hayvandan başka bir şey olursa ve mal sahibini belirtecek herhangi bir alâmet yoksa, kıymeti 12.6 nohut sikkeli gümüş ağırlığından az olursa ihtiyaten farz olarak onu sahibi adına sadaka vermelidir.

m. 2499- bulduğu bir mal üzerinde sahibini bulmaya yarayacak bir işaret varsa ve onun kıymeti de 12,6 nohut sikkeli gümüş ağırlığından az olursa, onun sahibi bilindiği halde razı olup olmadığını bilmiyorsa, sahibinden izinsiz o malı kendisine alamaz. eğer sahibi belli olmazsa onu kendi malı yapmak üzere alabilir. ihtiyaten farz olarak mal sahibi bulunduğunda, mal zayi olmamışsa kendisini ve zayi olmuşsa bedelini vermelidir. ihtiyaten farz olarak mekke-i muazzam’da bulunan mal alınmamalıdır.

m. 2500- bulunan bir şeyde, sahibini bulmaya yarayacak bir işaret varsa, sahibinin müslümanların elinde emanı olan bir kâfir olduğunu bilse bile, eğer onun kıymeti de 12,6 sikkeli nohut gümüş ağırlığına ulaşırsa, topluluklarda ve sahibinin olabileceği yerlerde bir yıl ilan etmelidir. bulduğu günden itibaren bir hafta her gün, sonra bir yıla kadar haftada bir gün insanların toplandığı yerde ilan ederse yeterlidir.

m. 2501- eğer insan kendisi ilan etmek istemezse, kendisi adına ilan etmesi için güvendiği bir kimseye sِyleyebilir.

m. 2502- eğer bir yıl ilan eder ve malın sahibi bulunmazsa, sahibi bulunduğunda bedelini ona vermek kastıyla kendisine alabilir veya sahibine vermek kastıyla saklayabilir. yine sahibi adına sadaka verebilir. ama ihtiyaten müstehap olarak sahibi adına sadaka vermelidir

m. 2503- eğer bir yıl ilan eder ve malın sahibi çıkmazsa ve malı sahibi adına muhafaza ederken mal zayi olursa, onun muhafazasında gevşeklik etmemiş ve aşırılık da gِstermemiş ise zâmin değildir. ama eğer sahibi adına sadaka vermiş olursa, ya da kendisi için almış olursa her iki durumda da zâmindir, mal sahibi sadakaya razı olursa zamin değildir.

m. 2504- bir malı bulan kimse, bildirilen şekilde bilerek ilan etmezse, günah işlediği bir yana yine de ilan etmesi farzdır.

m. 2505- buluğa ermeyen bir çocuk veya deli bir şey bulursa, onun velisi bulunan şeyi ilan etmelidir. ilan ettikten sonra onu kendisine alır veya sahibi adına sadaka verir. ama çocuk için maslahatı varsa onun malı etmelidir.

m. an şeyi ilan etmelidir. ilan ettikten sonra onu kendisine alır veya sahibi adına sadaka verir. ama çocuk için maslahatı varsa onun malı etmelidir.

m. 2506- insan, ilan ettiği yılda, sahibinin bulunacağından ümidini keserse, ihtiyaten farz olarak onu sadaka vermelidir.

m. 2507- ilan ettiği yılda mal zayi olursa, eğer onun muhafazasında gevşek davranmışsa veya aşırı gitmişse onun bedelini sahibine vermelidir. eğer gevşek davranmamışsa ve aşın da gitmemişse, onun üzerine bir şey farz olmaz.

m. 2508- üzeride işareti olan ve 12,6 nohut sikkeli gümüş ağırlığına ulaşan mal, ilan vasıtasıyla sahibinin

bulunamayacağı bir yerde bulunursa, onu ilk günden itibaren sahibi adına sadaka edebilir. bِyleyken sahibi ortaya çıkar ve sadaka verilmesine de razı olmazsa onun bedelinin verilmesi gerekir. verilen sadakanın sevabı veren kimseye aittir.

m. 2509- bulduğu bir şeyi kendine ait zannederek alır ve sonradan da kendisine ait olmadığını anlarsa, bir yıl ilan etmelidir. yine ayağıyla onun yerini değiştirirse de ihtiyaten farz olarak hüküm aynıdır.

m. 2510- ilan ettiği zaman, bulduğu şeyin cinsini, ِrfen "tarif etti" denilecek şekilde sِylemelidir; mesela, "bir kitap veya elbise buldum." demelidir. yalnızca bir şey bulduğunu ilan etmesi yeterli değildir.

m. 2511- bir kimse bir şey bulur ve diğeri de benimdir derse, onun malı olduğuna yakin ve güven kazanacak şekilde ِzelliklerini sِylerse malı ona vermelidir.

m. 2512- eğer kıymeti 12,6 nohut sikkeli gümüşe ulaşan bir şeyi bulur ve ilan etmeyip cami ve benzeri, halkın toplanma yeri olan bir yere bırakır ve orada da telef olursa veya bir başkası onu alırsa, onu bulan kimse zamindir.

m. 2513- kaldığı zaman bozulacak cinsten bir şey bulursa, mümkün olduğu zamana kadar onu muhafaza etmelidir. daha sonra şartlan hayız olan müçtehidin izniyle onun kıymetini belirler ya kendisi alır veya başkasına satar. her iki durumda, parasını saklamak ve bir yıla kadar ilan etmelidir. eğer sahibi çıkmazsa sahibi adına sadaka vermelidir.

m. 2514- eğer bulduğu şeyi, sahibini bulup vermek kastıyla abdest alırken ve namaz kılarken yanında bulundurursa sakıncası yoktur. aksi takdirde gasb hükmündedir.

m. 2515- bir kimsenin ayakkabılarını alıp yerine başka bir ayakkabı bırakmışlarsa, kalan ayakkabının kendi ayakkabısını alana ait olduğunu bilirse, sahibinin bulunmasından ümitsizse veya sahibini bulmak onun için meşakkatli olacaksa, kendi ayakkabıları yerine onları alabilir. ama onların kıymeti kendi ayakkabılarından fazla olursa, sahibi her ne zaman bulunursa kıymet farkını ona ِdemelidir. eğer sahibinin bulunmasına ümidi olmazsa, kıymetin fazlasını sahibi adına sadaka vermeli. eğer orada kalan ayakkabıların kendi ayakkabılarım gِtüren kimseye ait olmadığını ihtimal verirse, ayakkabıların kıymeti 12,6 nohut sikkeli gümüşten az olursa, onları kendisi için alabilir. eğer kıymeti fazla olursa bir yıl ilan etmelidir, bir yıl sonra ihtiyaten farz olarak sahibi adına sadaka vermelidir.

m. 2516- kıymeti 12,6 nohut sikkeli gümüşten az olan bir mal bulur da ondan el çeker; cami ve benzeri bir yere bırakırsa, onu oradan alan kimse için helaldir.

m. 2517- terzinin yanında dikimi için parça bırakır, basım evlerine basılması için kitap bırakır, tamir için tamircilere elektronik eşya veya benzeri şeyler bırakır, daha sonra sahipleri onları almak için başvurmaz ve meçhul hükmüne girerse, eğer onların sahibinin bulunmasından ümit kesilirse, ihtiyaten far verilmelidir.

hayvanlarin avlanmasi ve baŞinin kesilmesiyle ilgili hükümler

m. 2518- eti helal olan hayvanın, ilerde bildirilecek olan hükümlere gِre, ister yabani olsun, ister ehil, başını keserlerse can verdikten sonra eti helal ve gِvdesi paktır. ama necaset yemeyi adet etmiş belli şer"e gِre istibra (temizleme) edilmemiş hayvanın eti başı kesildikten sonra helal değildir. yine insanın vaty ve temas ettiği hayvanın ve yavrusunun da eti haramdır.

m. 2519- ceylan, dağ keçisi, keklik gibi eti yenen yabani hayvanlar, ehilken sonra kaçıp yabanileşmiş eti helal olan, başı kolay kesilmeyen deve ve sığır gibi hayvanlar, ilerde anlatılacak olan av talimatına gِre avlanırsa pak ve helaldir. ama koyun ve tavuk ve terbiye edüerek ehilleştirilmiş eti helal olan yabanı ve başlarının kesilmesi kolay olan hayvanlar avlamak suretiyle helal ve pak olmaz.

m. 2520- eti helal olan yabani hayvan, uçabilecek veya kaçabilecekse avlamak yoluyla helal ve temiz olur. buna gِre kaçamayana ceylan yavrusu ve uçmayan keklik yavrusu avlamak yoluyla helal ve pâk olmaz. ceylanla

birlikte onun kaçamayan yavrusunu bir okla vursalar ceylan hela! ve yavrusu haramdır.

m. 2521- balık gibi fışkıran kanı olmayan ve eti haram olan bir hayvan kendi kendine suda ِlürse veya balık avlama bahsinde geçen şer'i usullere gِre avlanmazsa paktır, ama onun eti yenilmez.

m. 2522- fışkıran kanı olmayan ve eti haram olan yılan gibi bir hayvan başını kesmekle helal olmaz; ama onun ِlüsü, ister başını kessinler ve ister kendiliğinden ِlsün paktır.

m. 2523- kِpek ve domuz, başlarını kesmek veya avlamak suretiyle pak olmazlar, onların etini yemek de haramdır. panter ve kurt gibi yırtıcı ve etçil, eti haram olan bir hayvan, sِylenen talimata uygun olarak başının kesilmesi, ok ve benzeri bir şeyle avlanması sonucu pâk olur, ama onların eti hela) olmaz; av kِpeği ile avlanırsa bedenlerinin pâk olmalıda sakıncalıdır.

m. 2524- fil, ayı, maymun ve fare ile yılan ve kertenkele gibi yer altında yaşayan hayvanlar fışkıran kanlan olduktan taktirde kendi kendine ِlürlerse necistirler. hatta onların başlarını kesseler veya onları avlasalar bile bedenlerinin temiz olması sakıncalıdır. ihtiyaten onlardan kaçınmak gerekir

m. 2525- canlı bir hayvanın karnından ِlü bir yavru çıkarsa veya çıkarılırsa, onun etinin yenilmesi haramdır.

hayvanlari kesme talimati

m. 2526- hayvan kesmenin usulü şِyledir: onun dِrt büyük damarını boğazındaki gırtlak çıkıntısının altından, nefes ve yemek borusunu ve iki şah daman tamamen kesmelidirler. onları yaralamak yeterli değildir.

m. 2527- eğer dِrt damardan bazısını keserek hayvanın ضlmesini bekleyip sonra kalanları keserlerse faydası yoktur. bu kadar beklemeseler de normalde dِrt daman "bir defada kesildi" denilecek şekilde peş peşe kesmeyip diğerlerini hayvan ِlmeden ِnce kesseler de sakıncalıdır.

m. 2528- kurt, koyunun boğazını, kesilmesi gereken dِrt damardan bir şey kalmayacak şekilde koparırsa, o hayvan haramdır. ama boğazından bir miktar parçalar ve dِrt daman sağlam kalır veya vücudunun başka bir yerini yaralarsa koyun canlı olduğu taktirde sِylenen usule uygun olarak kesilirse helal ve temiz olur.

hayvan kesmenin Şartlari

m. 2529- hayvan kesmesinin altı şartı vardır:

1-    hayvanı kesen kimse ister kadın olsun ister erkek olsun, müslüman olmalıdır. müslüman çocuk da eğer mümeyyiz olursa yani iyiyi kِtüden ayırt edebiliyorsa, hayvanı kesebilir. ama kafirler veya kafir hükmünde olan gulatlar, nasibiler ve hariciler hayvanı kesemezler.

hayvanın boğazını demirden yapılmış bir şeyle kesmeliler. eğer demirden bir şey bulunmazsa ve kesilmediğinde hayvan ِlecekse, cam ve keskin taş gibi dِrt damarını koparacak keskin bir şeyle boğazlanabilir.

kesileceği zaman hayvanın vücudunun ِn tarafı kıbleye doğru olmalı, hayvanın kıbleye doğru kesilmesi gerektiğini bilen kimse eğer kasten kıbleye doğru kesmezse hayvan haram olur. ama unutarak veya meseleyi bilmemesi yüzünden veya kıbleyi şaşırırsa ya da kıblenin ne tarafa olduğunu bilmezse ve soramazsa ve hayvanı kesmek zorunda kalırsa ya da hayvanı kıbleye çeviremezse sakıncası yoktur.

hayvanı kesmek istediği zaman veya kesmek niyetiyle bıçağı hayvanın boğazına koyduğu zaman allah'ın -cc- ismini sِylemelidir. sadece "bismillah" derse yeterlidir. eğer allah'ın ismini boğazlamak kastı olmadan der veya meseleyi bilmediğinden allah'ın ismini sِylemezse o hayvan temiz olmaz; eti de haramdır. ama eğer unutarak allah'ın ismini sِylemezse sakıncası yoktur.

hayvan, kesildikten sonra canlı olduğunu bildirecek bir hareket yapması gerekir. meselâ, gِzünü, kuyruğunu veya ayağını kımıldatması veya hayvandan normal miktarda kan gelmesi gerekir. bu hüküm hayvanın kesildiğinde, canlı olup olmadığında şüphe edildiği durumdadır. eğer, bunda şüphe etmezse bunlara gerek yoktur.

hayvanın başını ِnden (zıpın yerinden) kesmelidir. ihtiyaten farz olarak hayvanın boynunun arkasından ِne doğru kesmemelidir.

deve kesmenin usulü

m. 2530- bir deveyi can verdikten sonra temiz ve hela! olacak şekilde kesmek isterlerse, hayvanları kesmek için sِylenen beş şartla birlikte bıçağı veya demirden yapılmış ve kesici olan şeyi boynuyla gِğsü arasındaki çukur yere saplamaklar.

m. 2531- bıçağı devenin boynuna batırmak istedikleri zaman, devenin ayakta olması daha iyidir. ama, dizlerini yere koymuş veya yan üstü yatmış bir halde iken vücudunun ِn tarafı kıbleye doğru ise bıçağı boynundaki boşluğa batırmanın sakıncası yoktur.

Back Index Next